Mayıs
tüm bereketiyle geldi. 1 Mayıs İşçi ve Emek Bayramı ile başlayan ay;
annelerimiz için özel bir günü ve İş Sağlığı ve Güvenliği haftasını da
içerisinde barındırıyordu. Dopdolu bir ay olduğu ayın başlangıcıyla kendini
gösterdi.
İlk kez 1856'da Avustralya'nın Melbourne kentinde taş ve inşaat işçileri, günde sekiz saatlik iş
günü için Melbourne Üniversitesi'nden Parlamento Evi'ne kadar bir yürüyüş
düzenlediler.
1
Mayıs 1886'da Amerika İşçi Sendikaları Konfederasyonu önderliğinde işçiler
günde 12 saat, haftada 6 gün olan çalışma takvimine karşı, günlük 8 saatlik
çalışma talebiyle iş bıraktılar.
Bu gösteriler 1 Mayıs'ı izleyen günlerde tüm
harareti ile devam etti ve 4 Mayıs'ta kanlı Haymarket Olayı'na
yol açtı.
Uygulanan yasal baskılarla bu gösterinin
tekrarlanması engellendi. 14 Temmuz-21
Temmuz 1889'da toplanan İkinci Enternasyonal'de Fransız bir işçi temsilcisinin önerisiyle 1 Mayıs gününün tüm dünyada "Birlik, mücadele ve dayanışma
günü " olarak kutlanmasına karar verildi. Böylece ikinci gösteri 1890 yılında yapılabildi.
Zamanla 8 saatlik işgünü birçok ülkede resmen
kabul edildi. 1 Mayıs böylece işçilerin birlik ve dayanışmasını yansıtan bir
bayram niteliğini kazandı. Günümüzde sosyalist ülkeler ve diğer birçok ülkede
tatil günü olan 1 Mayıs' ı işçiler büyük kitle gösterileriyle kutlamakla
birlikte bazı ülkelerde ise 1 Mayıs’ın siyasal bir eylem biçiminde yorumlanması
nedeniyle kutlamalar ve gösteriler yasaklanmaktadır.
Türkiye’ de ise ne yazık ki ‘’Kanlı 1 Mayıs’’
olarak anılmaktadır. 1
Mayıs 1977 yılında 34 kişinin yaşamını yitirdiği, 136 kişinin de
yaralandığı olay meydana gelir.
500 bin kişinin katılmış olduğu bu mitingde
akşam saatlerinde etraftan gelen silah sesleri ile kalabalık büyük bir dehşet
yaşadı. Yaşanan çatışma nedeniyle insanlar panik halde kaçmaya başladılar. Ne
yazık ki olay 34 kişinin hayatını kaybetmesiyle ve birçok kişinin de ciddi
şekilde yaralanmasıyla sonuçlandı. Ne için yada her ne sebeple kimler
tarafından olayın vuku bulduğu halen çözüme kavuşmuş olmamakla beraber
günümüzde acısını aynı tazelikte hissettirmektedir.
Yaşayıp gidiyoruz bir tane hayatta ve bu
hayatı kazanmak için kimilerimiz kolunu kıpırdatmıyor en ufak bir esinti için,
kimilerimiz ise yaşamlarını yitiriyor bir avuç lokma için fabrikalarda, kulelerde,
maden ocaklarında, tersanelerde. Yerin neresi olduğu önemli değil hepimizin
ismi aynı aslında, ‘işçi’ yani işini ehliyle, en iyi şekilde yapan kişi. Her ne
kadar genel algıda kişinin işini en iyi yapan olarak nitelendirilmesi için sadece ürettiği ürünün kalitesi ölçüt alınsa
da, bunu ortaya koyarken, bir takım malzemeleri harmanlayarak bir ürünün oluşumuna katkı sağlarken ürettiği ürün kadar
kendini ne denli düşündüğü de bir kıstas oluşturmalıdır aslında. İşinin ehli,
yapılan işin hem ne denli kaliteli oluşturulacağını hem de ne denli güvenli
koşullarda yapılacağını en iyi bilen ve uygulayan insan demektir.
İş kazalarının %80’ inin ne yazık ki
tehlikeli davranışlardan kaynaklandığı, yani çalışanların vermiş oldukları
yanlış karalardan ötürü oluştuğu istatistiksel bir gerçektir. Sanmıyorum ki
hiçbir kimse hobi olarak inşaat iş kolunda yada maden ocağında ya da
tersanelerde, ya da evlerde temizlik işlerinde …vb. çalışıyordur. Herkesin
yegane amacı var, o da elbette bütünüyle maddiyat, işverenlerde buna dahil
olmakla beraber elbette. Fakat çoğu zaman şu gerçeği unutuyoruz ki kişinin
sağlığı olmadan da bu amaçladığımız noktaya ulaşmamızın imkanı güç.
Neyse ki kanunlar ile her geçen gün şartların
olgunlaşması için yeni düzenlemeler getiriliyor, bunları görmek güzel. Soma
faciasından sonra madenlere yapılan denetimler arttırıldı ve birçok maden ocağı
kapatıldı uygunsuz olması gerekçesiyle. İşverenlere, çalışanların hak ettikleri
güven koşullarında işyerleri oluşturmadıkları için bedel ödetmek gerekli. Fakat
bununla beraber söz konusu ocaklarda çalışanlar işten çıkarılmak durumunda
bırakıldılar ve birçok işçimiz mağdur oldu yine.
Metal sektöründe yine Mayıs ayı içerisinde
büyük bir başkaldırı gerçekleşti ve halen devam etmekte. 400 den fazla metal
sektörü işçisi sendikalarını boykot ederek sendika ile aralarındaki bağı
kestiler çünkü haklarını savunan sendikaya ihtiyaçları vardı ve bununla beraber
mevcut bulundukları kurumlarda iş durdurma eylemi yaparak istifalarını
verdiler. Amaç tekti; haklarını istemekteydiler.
İşverenler farkında değillerdir ki; önce
insan düşüncesini benimseyerek, çalışanının sosyal haklarının yanında,
sağlığının ve canının da korunmasını temel amaç olarak belirleyen işyerleri,
bunun karşılığında sağlıklı, hırslı ve tam kapasiteyle hizmet veren çalışanlara
sahip olmaktadırlar.
Bu eylemin, 1987 yılından bu yana her yıl
4-10 Mayıs tarihleri arasında kutlanan İş Sağlığı ve Güvenliği Haftasında
gerçekleşmiş olması ise enteresan bir örtüşme idi.
2015 yılının iş kazaları bilançosundan söz etmeden geçemeyeceğim. Bu rakamlardan söz etmek demek, umudu öldürmek değil, sadece gerçekleri görmek ve bu rakamları bilerek ve görerek artık daha bilinçli daha işiyle ve kendisiyle teması kuvvetli kimseler olmamız gerektiğinin farkına varmamızın fotoğrafını sunmaktır amaç.
Tablo – 1. 2015’ in İlk
Dört Ayı Ölümlü İş Kazaları Bilançosu – İSİG Meclisi Verileri