Halk arasında Torba Kanun
tasarısı olarak bilinen 6552 Sayılı İş Kanunu İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Tasarı' 10 Ekim 2014 tarihinde TBMM
Genel Kurulu’nda kabul edildi ve 11 Ekim 2014 tarihinde resmi gazetede
yayınlandı.
Tasarı; madencilik işleri
(Soma’daki ‘kaza’ dan sonra), evde gündelikçi olarak çalışan kadın çalışanlar,
taşeron işçilik, kamu alacaklarının yapılandırılması ve öğretmen atamaları
başta olmak üzere 45 farklı kanunda köklü değişiklik içeriyor. Ve birçok
kanunda değişiklik öngören bu torba yasa tasarısı komisyonda kabul edildi. Bu
kanunlar içerisinde 4857 sayılı iş kanunu, 6331 sayılı iş sağlığı ve güvenliği
kanunu ve 3213 sayılı Maden Kanunu da mevcut.
Tasarı bazı kamu alacaklarında
faiz, cezai faiz, gecikme faizi, gecikme zammı Yİ-ÜFE oranları esas alınarak
yeniden hesaplanacak. Vergi cezalarının silinmesi söz konusu olmayacak. Vergi
asıllarının tamamı, cezaların tamamı yeniden yapılandırma kapsamında tahsil
edilecek, Vergi, prim, ceza vb. borçlar yapılandırılacak… gibi birçok konu
kapsam dahilinde. Her birini ele almamız elbette ki biraz güç, lakin değinmek
istediğim birkaç husus söz konusu.
2014 yılı hepimiz için zor bir
süreçti ve bu süreci çok ağır atlattığımız aşikar. Kayıplarla dolu geçirdiğimiz
bu zaman dilimi – ve bundan öncesi - ardında birçok beklentiyi doğurdu (hep doğurmuştu)
haliyle. Ve torba yasada geçecek olan maddeler, İş sağlığı ve güvenliği
konuları ile ilgili değişikliklerin neler olacağı büyük bir merak teşkil
ediyordu.
Tasarıda maden işlerine ilişkin
konulara değinilmiş.
·
Manisa'nın Soma İlçesi' ndeki maden ‘kazasında’ hayatını
kaybeden işçilerimizin eş ya da çocuklarından birisi, eşi veya çocuğu yoksa
kardeşlerinden birisi olmak üzere, bir kişiye istihdam sağlanacak.
·
Maden kazasında hayatını kaybedenlerin Sosyal Güvenlik Kurumu'na
olan bütün borçları silinecek ve Ölüm geliri bağlanan hak sahiplerine prim
ödeme şartı aranmaksızın ölüm aylığı bağlanacak.
·
Yeraltı işlerinde kıdem şartı aranmayacak, buna göre; yeraltı
işlerinde bir gün dahi çalışanlar kıdem tazminatından yararlanabilecek.
·
Yeraltı maden işlerinde çalışan işçilerin emeklilik yaşı 55'ten
50'ye düşürülecek.
·
Çalışma süresi haftada en çok 36 saat, günlük ise 6 saati
geçemeyecek.
Tasarı tartışma aşamasında iken haftalık
çalışma saati en çok 30 saat idi aslında, lakin komisyonda değerlendirildi ve
yeraltı çalışmaları için 6 saat daha arttırıldı ve 36 saat çalışma uygun
bulundu. Bu husus da Yasanın
çalışanlara getirdiği bir dezavantaj olarak kayıtlara geçti.
·
Maden ocakları, kanalizasyon ve tünel yapımı gibi yeraltında
yapılan işlerde çalışan sigortalıların, bu işlerde fiilen çalışmadıkları
ücretli izin, yıllık izin, eğitim ve kurs, iş öncesi ve sonrası hazırlık
süreleri ile resmi tatil günleri de fiili hizmet süresi zammı kapsamında
olacak.
·
Linyit ve taşkömürünün çıkarıldığı maden iş yerlerinde çalışan
işçilere ödenecek ücret, asgari ücretin iki katından az olmayacak.
Bunların yanı sıra 4857 sayılı İş
Kanunu ve 6331 sayılı İş sağlığı ve Güvenliği Kanunu’ nda da yenilikler
getirildi. Bu konuların daha çok çalışanların yasal haklarının korunması
üzerine olduğunu görüyoruz. Yasa, ana işverene;
·
Alt işverende çalışan işçinin maaşının ödenip ödenmediğinin
takibini yapmayı ve ödeme yapılmıyor ise hak edişlerinden keserek işçiye ödeme
yapmasıyla ve asıl işveren, alt işveren tarafından çalıştırılan işçilerin hak
kazandıkları yıllık ücretli izin sürelerinin kullanılıp kullanılmadığını
kontrol etmesiyle ve ilgili yıl içinde kullanılmasını sağlamasıyla yükümlü
kılıyor.
·
Artık belirlenen niteliklere ve gerekli belgeye sahip olmayan
ancak 10’dan az çalışanı bulunan ve az tehlikeli sınıfta yer alan işyeri
işverenleri veya işveren vekili tarafından Bakanlıkça ilan edilen eğitimleri
tamamlamak şartıyla işe giriş ve periyodik muayeneler ve tetkikler hariç iş
sağlığı ve güvenliği hizmetlerini yürütebilirler.
·
10’dan az çalışanı bulunan ve az tehlikeli işyerleri sağlık
raporlarını kamu hizmet sunucuları veya aile hekimlerinden de alınabilir.
Tasarıda dikkat çeken bir diğer
konu ise evlerde gündelikçi olarak çalışan kadınlarla alakalı. İstatistiksel
verilere göre evde çalışanların yüzde 83’ünün kadınlardan oluştuğu gözleniyor. Ve
genellikle temizlik, bakım ve yemek işleriyle meşgul olan bu kadınların yüzde
94.2’si kayıt dışı çalışıyor. Bununla birlikte, yüzde 55’i tam zamanlı
çalışırken; yüzde 45’inin yarı zamanlı istihdam edildiği kayıtlara geçiyor. Ne
yazık ki, çalışmaları karşılığında elde ettikleri ücret de oldukça düşük. Aylık
gelirleri ortalama 500 lira. Artık ev hizmetine 10 günden fazla çalışanlar
sigortalı yapılacak ve çalıştırdığı kişinin sigorta bildirimini süresinde
yapmayana asgari ücret tutarında ceza kesilecek ve bu sayede emeklilik hakkı
söz konusu olacak. Değinilen, nadide güzel gelişmelerden biri denilebilir.
Aslında dönüp tasarıya
baktığımızda, tasarının daha yoğunlukla vergi düzenlemeleri ile ilgili
yenilikler getirdiğini görüyoruz. Özellikle sosyal devlet ilkesinin gözetilmesinin
vergisel yansımaları dikkat çekici. Yani yasanın kişilerin beklentilerini
ne ölçüde karşıladığı tam bir muamma. Çünkü gerekliliklerimiz, görmek
istediklerimiz, iyileştirme çalışmaları adı altında söz ettiklerimiz mevcut
tasarı içeriğinden çok başka. Ama bir şeyler değiştirilmeye çalışılıyor ve –ne
derece bilinmez- çaba da söz konusu. Bunu göz ardı edemeyiz, evet.
İnandığımız bir gerçek var ki,
daha doğrusu inanmak istediğimiz; hepimiz aynı hedef noktasında çabalıyoruz,
talepte bulunuyoruz, istiyoruz, emek sarf ediyoruz, ter döküyoruz… hepimizin
yegane dileği var, öyle sanıyorum ki aynı.
Tüketmek gerçekten kolay, var
etmeye çalışmak ve başarmak ise erdem.
Yine bir gazetede okumuştum; ‘laf torbaya girmez.!’. Hepsi bu kadar.